18 Mayıs 2008 Pazar

EKMEK ARASI SUCUK


MALZEMELER:
1/2 ekmek
4-5 dilim kızartılmış sucuk
1 adet kızartılmış çarliston
1 adet kızartılmış domates
1 dal taze soğan yaprağı

ÜSTÜNE REYHAN SOSU KOYUN LEZZET KAT KAT ARTIYOR


İLK YAPIŞIMA GÖRE HİÇ FENA OLMADI


KYBELE USULÜ KUZU KÜLBASTI

MALZEMELER:
1 kg. kuzu külbastı
2 adet doğranmış soğan
4 adet iri doğranmış çarliston biber
1 yemek kaşığı un
4 diş küçük doğranmış sarımsak
1 tatlı kaşığı salça
kekik, karabiber,tuz
1 su bardağı sıcak su
3 yemek kaşığı sıvıyağ

YAPILIŞI:
Tavaya yağ konur ve kızdırılır.Etlet kızartılır.Ardından un eklenir ve hızlıca karıştırılarak kavrulur. Salça ilave edilir kokusu gidene dek çevrilir.Soğan,sarımsak, biberler eklenir ve sotelendikten sonra baharatı atılıp, suyu ilave edilir.Suyu koyu bir kıvam olana, etler yumuşayana dek pişirilir.

YANINDA DONDURMA DA SÜPPERR OLUYOR!


YİNE ÇOK GÜZEL OLMUŞ :-)

MALZEMELER:
Diğer yaptığım kek malzemeler ile birlikte
4 yemek kaşığı kakao
2 yemek kaşığı portakal kabuğu rendesi(ben kışın portakalların kabuklarını soyup, kavanoza koyuyorum)
1 çay bardağı damla çikolata

YAPILIŞI:
Tüm malzemeyi çırpın ve yağlanmış kalıba dökün.160 derecede pişirin.

KAKOLU ve DAMLA ÇİKOLATALI KEK


HEPSİ BİRARADA

MALZEMELER:
2 adet kuşbaşı doğranmış tavuk göğsü
2 adet dörde bölünmüş kuru soğan
4 adet çarliston biber
5 adet dörde bölünmüş küçük boy domates


SOSU.
1 adet rendelenmiş soğan
4 adet ezilmiş sarımsak
1 yemek kaşığı sıya sosu
1 tatlı kaşığı kekik
1 çay kaşığı kimyon
Tuz,karabiber

YAPILIŞI:
Sosu derin bir kapta karıştırın ve tavuk etlerini içine atın ve iyice harmanladıktan sonra en az 1 saat bekletin.Şişlere dizin ve ızgarada pişirin
Şişlere dizdiğiniz sebzeleri de ızgarada pişirin, tabağınızda tavukların yanında servis yapın.

HEPSİ DE GONCACIĞIMIN MAHARETİ

Izgarayı büyük bir keyif ile ben hazırladım, goncam da pişirdi.

YANINDA DA SEBZE IZGARA


EV YAPIMI ÇÖP ŞİŞ TAVUK


İŞTE BU DA KAŞIK SALATASI

MALZEMELER:

4 adet (ufak ufak doğranmış)küçük domates
2 adet ( // // // )çengelköy salatalık
1/2 demet ince kıyılmış dereotu
1/2 demet ince kıyılmış maydanoz
1 adet küçük küçük doğranmış kuru soğan

SOSU
2 adet ezilmiş sarımsak
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığı elma sirkesi
1/2 limonun suyu
1 tatlı kaşığı kuru nane

YAPILIŞI:

Tüm malzemeler bir kaseye konur.Sos malzemeleri iyice çırpılır ve salatanın üstüne dökülür.İyice karıştırılır.Sonra da bir güzel kaşıkla yenir.

ÇUPRA'DAN ARTA KALANLAR:-)

Eşim balık alırken ''Bu sefer de çupra alalım'' dedi.Bir güzel ayıklattık, eve gelince yıkadık,yanına güzel bir salata yaptık, ızgarada pişirdik ve afiyetle yedik.Karnımız doyup, arta kalanlara bakınca gözgöze geldik ve gülmeye başladık.Eşim:
-Eeee, pişmiş haliyle fotoğrafını çekmeyi unuttun.Ne olacak şimdi?
-Ben de bu sefer değişiklik olsun diye arta kalanları çeker, siteme koyarım,dedim.
Kusura bakmayın, lütfen.Ama gerçekten nefis olmuştu ve aklımız başımızdan gitti.

EVLİLİĞE DİRENEN GÜL SATICISI

Gülannem'e gül alırken, biraz konuştuk, daha doğrusu atıştık.Arkadaş evliliğe pek sıcak bakmıyor. Anladığım kadarıyla direnebildiği kadar direnecek. Bana:
-Aman aman, kadın dırdırı mı,Allah korusun,dedi. Bu lafın altında kalınır mı hiç? El-cevap:
-Gençken böyle düşünür ve düşündüklerinizi dile getirirsiniz.Ancak yaşlanınca, elden ayaktan düşünce de ''Bir hayat arkadaşına ihtiyacım var'' deyip, eş bulma programlarının içinde bulursunuz kendinizi.Dedim ve son noktayı koydum.Sözlerim ve çevredekilerin kahkaları ile nutku tutulan arkadaş, sessizce gülü paketledi.

EMİNÖNÜ-YENİCAMİ-ÖĞRENCİLERİM VE HAYLAZ HALİT



Başta da belirtmiştim ya.O gün hiperaktifti. Bu fotoğrafı çekerken eğer fark etseydim, acıbiber sürerdim diline.Hem de Mısır Çarşısı'ndan alacağım en yakarından...

TIPKI BİR BEBEK YÜZÜNE SAHİP


NE KADAR SEVİMLİSİN SEN ÖYLE!..

Uslu uslu poz verdi bize.

A, O DA NE ?


DUVAR DİBİ GÜLLERİ, NE HOŞ ÖTER BÜLBÜLLERİ


Şair etti beni bu gezi galiba:-)

SALACAK'TA SON YÜRÜYÜŞ


Halitciğim yine kopmuş gruptan, tek başına başka diyarlara yolculuk yapıyor.

ARTIK DÖNÜYORUZ

Dönüşte teknenin üstünden veda ettiler, Kızkulesi'ne

AŞAĞIDAN BAKINCA DAHA BİR BAŞKA GÖRÜNÜYOR,KULE GİBİ BAKIYOR BİZE




DAYANAMAYACAĞIM,ALACAĞIM...

Macun satan amca ile biraz konuştuk.Şivesi hiç yabancı değildi.Beni ona yakınlaştıran şivesinin tınılarını hemen hissettim. Sormadan edemedim:
-MEMLEKET NERESİ ACABA?
-RUMELİ
-AAAA,BENİM BABAM DA RUMELİLİLİ! BİZ MANASTIR, YA SİZ?
-ÜSKÜP. VARDIR ORALARDA AKRABALARINIZ.GİDERSEN ONLARI ZİYARETE ''OHRİ'' GÖLÜNE MUTLAKA GİDİN.
-AH, NE KADAR İSTERİM GİTMEK.ANCAK BENİM DEDEM KÜÇÜKKEN GÖÇ EDİLMİŞ,TÜRKİYE'YE.
-AMA MUTLAK VARDIR AKRABALAR.ARAŞTIRIN, BULUN ONLARI, GÖTÜRTÜN KENDİNİZİ O GÖLE.
-KISMET AMCACIĞIM.ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. İYİ GÜNLER.TEKRAR GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE...

Ne kadar kibardı. Kendisiyle konuşurken şunu farkettim; geçmişten gelen bir zerafet vardı. Dedelerinden, büyüklerinden miras kalmış ve evlâtlara, torunlara aktarılmak için ödünç alınmış bir kültüre sahipti, amca.Köklerime, tarihe şahitlik ediyor gibi hissettim. Duygularımı anlatmak çok zor. Hani bazen olur ya, duygularınızı nasıl ifade edeceğinizi bilemezsiniz.İşte tam da bu durumdayım.

AAAA, MACUN!


Çocukluğumdan kalma bir anıları, o anları tekrar yaşar gibiyim.

YORULDUM, AZ BİRAZ DİNLENEYİM


Gençlere ayak uyduracağım diye, efor sarf edince yoruldum.Ahhh, gençlik, ah!

ÜÇ GÜZEL BİRARADA


ERKEKLERİ ATLATTIK VE BAYANLAR BİRLİKTE DOLAŞTIK :-)


SEVDİKLERİMLE AYNI MEKÂNI, HAVAYI, DUYGULARI PAYLAŞMAK AYRI BİR ZEVK


HER BİR KÖŞESİ FARKLI DUYGULAR YAŞATIYOR İNSANA


ÜÇ KATLI YAPIDA, DÖNEN MERDİVENLERDE


UMARIM ARKADAŞLIKLARI HİÇ BİZMEZ


HİPERAKTİF GÜNLERİNDEN BİRİNİ YAŞIYORDU, O GÜN DE BİZE DENK GELDİ1


SIKMA CANINI ADEMCİĞİM, SEN DE HOŞ ÇIKTIN :-)


Kızım da pek afilli poz vermiş canım :-) Ayyy, yerim ben senin o pembecik yanacıklarını...

GÖKYÜZÜ O GÜN HEP KARARSIZDI

Yola çıktığımızda hep kapalıydı gökyüzü. Kızkulesi'ne vardık yine aynı.Ne zaman yukarı çıktık; güneş birden sıcak, gülen ve gerçek güneş yüzünü gösteriverdi.

HEMEN EN TEPEYE ÇIKTIK,ÇÜNKÜ MANZARA...

Manzara o kadar muhteşem ki, varır varmaz hemen en tepede buluyor kendini insan.

BİZANS SÜTUNLARI VE OSMANLI TUĞRASI


Kule'ye ayak basıp, kapısının önüne geldikten sonra biran duraksadık. Oooo kırmızı halıyı bizim için mi sermişlerdi,acaba? Ziyaretçiler için serilmişti.Eeee, bizler de ziyaretçi olduğumuza göre...

SONUNDA ADIM ATTIK KIZIMIZIN KULESİNE


UZAKLAR YAKIN OLUYOR



Denizin ortasında küçücük bir yapı gibi görünüyordu.Lâkin yaklaştıkça...





DENİZİN ORTASINA SEYAHAT



Kız Kulesi
İstanbul'un sembolü olan Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan,
İstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.
Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. M.Ö. 2475 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile kucaklaştığı yerde minicik bir ada üzerinde kurulmuştur. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. Evliya Çelebi kuleyi şöyle tarif eder: "Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam seksen arşundur. Sathı mesehası ikiyüz adımdır. İki tarafına bakan yerde kapısı vardır."
Bugün gördüğümüz kulenin temelleri ve alt katın mühim kısımları
Fatih devri yapısıdır. Kulenin etrafındaki sahanlık geniş taşlarla kaplanmıştır. Üstündeki madalyon halindeki bir mermer levhada, kuleye şimdiki şeklini veren Sultan II. Mahmut’un, Hattat Rasim’in kaleminden çıkmış 1832 tarihli bir tuğrası vardır. Kulenin Eminönü tarafı daha genişçe olup burada bir de sarnıç vardır.
İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir.Geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi...
Kız Kulesi
2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy'den sandallarla yapılmaktadır.
Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine(o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içinde bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.
Antik Çağ'da Arkla(küçük kale) ve Damialis(dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da "Tour de Leandros"(Leandros'un kulesi) ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.

Efsaneler
Kız Kulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye;
Ovidius'un kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikaye, Hero'nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero, Afrodit'in rahibelerindendir ve aşkla yasaklıdır. Hero yıllar sonra Afrodit'in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros'un gece kuleye yüzerek gelmesi ile aşklarını kutsarlar.
Kız Kulesi her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder. Leandros'un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde Hero'nun, Leandros'un yolunu bulması için yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularında boğulur. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini boğazın serin sularına bırakır.


Kız Kulesi için anlatılan bir diğer hikaye ise Osmanlı dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi'nin askerleri ile Kız Kulesi'ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru'nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Evliya Çelebi’nin notlarına göre Battal Gazi İstanbul’u Bizans’ın elinden almak için Emevi ordularıyla birlikte gelir, Kız Kulesi önündeki kıyıya mevzilenir. Bir süre sonra Battal, İstanbul’un Asya kıyılarında kontrolü ele geçirince dönemin İstanbul tekfuru kızını ve hazinesini Kız Kulesine saklar ama Battal Gazi çoktan tekfur kızına gönlünü kaptırmıştır. Bir gece Kız Kulesine girmeyi başarır. Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen "Atı alan Üsküdar'ı geçti" lafı bu hikayeden gelir. Daha sonra Tekfur'un kızını Afyon'a kaçırır ve bir kaleye yerleştirir. Fakat bir gece Battal Gazi kalenin dışında uyurken, kaledeki sevgilisi düşman askerlerinin geldiğini görür ve Battal'ı uyandırmak için taş atar ama ne yazık ki o taş Battal'ı şehit eder.Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız Kulesi ismini vermişlerdir.

Bizans dönemiyle ilgili efsane de, eski Yunan hikayesindeki gibi ‘acı son’la bitiyor. Falcılar, Bizans kralına, ‘Sevgili kızın, yılan sokmasından ölecek’ diye, kötü bir haber veriyor. Kral, kızını yılan sokmasın diye, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalıklara bir ev yaptırıp, kızını buraya yerleştiriyor. Ancak genç bir subay, kralın kızına aşık oluyor. Günlerden bir gün, genç subay, prensese sunmak için bir demet çiçek hazırlıyor. Çiçek demetinin içinde gizlenen bir yılan, talihsiz prensesi sokup öldürüyor.

İŞTE TEKNE SONUNDA GELDİ !

Salacak-Kızkulesi arasında sefer yapan bu teknelerle ulaşıyorsunuz mitolojik mekana

MEĞER ÇENESİ DÜŞÜK BİR MARTI İMİŞ :-O

Sevgili Halit biraraya gelmiş olmamızın sevinci ve biraz da çocuksu şımarıklığı ile hiç durmadan konuştu o gün. Halit'e kafa tutabilen bir tek bu martı oldu :-)

SAHİLDE MARTI SESLERİ...


Boğaz' ın masmavi sularında süzüle süzüle, bize inat keyifle yüzen bu martıcığın arkadaşları olasımız geldi.